Adalet kelimesi kullanıldığında insanların aklına hemen Adliye Sarayı’ndaki, Hakimler, Savcılar ve onların verdiği kararlar gelir. Doğruluk payı olmasına rağmen biz insanoğlunun özünde taşıdığı vicdani adaletin daha ağır bastığını her alanda görebiliriz.

     Adalet, okyanuslar gibi engin, sakin, sessiz her türlü olumsuz etkilere karşı bile sühunet ve sükûnetinden hiçbir şey kaybetmeyen, uzay boşluğu misali kavramların bir araya gelmesidir. Vicdani adaleti YARADAN her kuluna bulunmaz bir nimet olarak bahşetmiştir. Kaç yıl yaşarsan yaşa, ömrün istediği kadar uzun olsun gittiğin yerde gerçekle yüzleşip adalet terazisinde tartılacaksın. İşte o zaman vicdani değerlerinde artılar veya eksiler olarak karşına çıkacaktır.

     Konuyu biraz daha siyaset ile iç içe irdeleyelim. Yakın zamanda döviz kurunda esnemeler oldu. İnişler çıkışlar ekonomi üzerinde artçı depremler oluşturdu. Burada dikkat çekmek istediğim konu ülkeyi hangi hükümet, hangi siyasi otorite idare ederse etsin… Fırsatçılar, stokçular kısa yoldan kazançlarını ikiye, üçe veya daha fazla oranlara tekâmül etmesi için adeta yarışa girerler. Elde ettikleri kazançlarla da kendi ceplerini doldururlar. İşin garip tarafı da faturayı ülkeyi idare edenlere keserler. Yıllardır hep öyle seyrede gelmiştir. Şimdi iktidarda AK Parti var. Ya merhum Ecevit zamanında kim vardı ülke yönetiminin başında. Yağ, benzin, şeker ve v.s. kuyruklar zinciri.. Amaç o zamanda aynıydı şimdide. Fırsatçıların siyasi görüşü de olmaz. Çünkü onların vicdani adalet terazilerinin ölçümü sadece para, para, para üzerine kurulmuş olduğundandır.

     Toplum olarak bizlerde de kabahat yok mu? Var elbette ki. Herhangi bir alışveriş merkezinden, her ne üzerine satış yaparsa yapsın üç kilogramlık bir alışveriş yerine bir kilogram alalım. Veya zaruri ihtiyaç malzemelerinde minimal alışveriş yapalım. O zaman görelim stokçu beylerin ellerinde kalan ürünleri ne yapacaklar? Sanırım bir kenarda oturup seyredeceklerdir bu manzarayı. Tüketici toplumdan, iktisatçı toplum olma özelliklerini benimsemeliyiz. Ülkemize en çok zararı bizler veriyoruz. Alan memnun, satan memnun derseniz işte o zaman yönetenleri de zor durumda bırakıp düşman ülkeleri sevindirirsiniz. Ülkemizi idare eden siyasi otoritenin de bürokrasi üzerindeki gölgeleri, denetim mekanizma çarkının dönmesinde mutlak hissettirilmelidir, bu mecburiyettir. Bunları unutmamamız gerekir.

     Avrupa’yı örnek gösterenlerinde orada yaşayan insanlarında irtibat kurmaları sonucunda bazı gerçekleri de öğrenecekleri muhakkaktır. İşte o zaman Türkiye’miz hakkındaki düşünce tarzında değişimlerin olacağı aşikârdır. Orada bir şahıs eğer sekiz saat çalışıyorsa bir dakika bile fire vermeden işlerini devam ettirirler. Kaytarma gibi bir lüksleri olmaz. Aldıkları o para sadece ülkemizde kıymetlidir. Yaşadıkları yerlerde bir ayı başa baş kurtarabilmeleri için ek iş yapmaları çoğu zaman gözlenmektedir.

     İktidarıyla muhalefetiyle geleceğimiz güzel günler için mücadele edelim. Bir parti o ülkeyi ebediyen yönetmez. Halk sandık zamanı istediği siyasi otoriteyi iktidara getirir. Yoluna belli bir dönemde onunla yürür. Gerek yaşadığımız süre içerisinde gerekse gerçek âlemde adalet kavramı çok önemlidir. Şu an bazı zikzaklar var. Bazen adil kararlar verilmese de düzeleceğini umut ediyorum. Ne diyelim hayırlısı olsun.

     Ve diyorum ki:

     Adalet Terazisi Bozulduğu Zaman,

     Ortalık Olur Toz Duman…!

                                                                   Saygılarımla…                                                                                  

                                                                                 M. Fevzi Evren

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol