Yaklaşık 500 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalan Bulgaristan topraklarında çok sayıda Türk-Müslüman yaşamakta. Bu yazı dizisinde bölgenin çoğunlukla karışık olan ekonomik, siyasi ve sosyal yapısının Türklere etkilerini sizlere aktarma hedefindeyim. Yazı dizisinin beşinci bölümüne gelinceye kadar Bulgaristan Türklerinin 1950 yılına kadar atlattığı badireleri kimi zaman derinlemesine kimi zaman da yüzeysel olmak kaydıyla elimden geldiğince sizlerle paylaştım. Burada olaylara yeni bir parantez açmak gerekiyor çünkü bilhassa 20.yüzyılın ikinci yarısı Bulgaristan’da yaşayan Türkler için çok daha belirleyici bir dönem olarak öne çıkmıştır. İlerleyen bölümlerde Bulgaristan’da komünist rejimin yıkılmasına kadar geçen süreci daha detaylı şekilde ele alacağız ve bölgede yaşayan Türklerin başına gelen elim olayları nedenleri ve sonuçlarıyla beraber incelemeye devam edeceğiz.

                Haftalık yazılarımın tamamında kullandığım dile azami derecede dikkat etmekteyim çünkü günlük hayatta seçtiğimiz kelimeler hiç istemediğimiz şekilde farklı algılar yaratabiliyor. Kullandığım dille böyle hassas bir konuda incitmek ve incinmek isteyeceğim son şey olacaktır. İşte tam da bu noktada özellikle belirtmek istediğim husus Bulgaristan topraklarında yaşamakta olan Türklere, Bulgar ya da Bulgar Türk’ü demenin yanlış olduğu gerçeğidir. Bulgar ismi; Slav kökenli olan ve günümüzde Bulgaristan coğrafyasında yaşayan halkı temsil etmektedir. Bulgar Türk’ü ismi ise bölgede Osmanlı hakimiyeti öncesinde Tuna Nehri ile Balkan Sıradağları arasında yaşayan Türk kavimler için kullanılmış olsa da zamanla anlamını yitirmiştir. Bölgede yaşayan Türklere kimi zaman Bulgar ya da Bulgar Türk’ü demek kavram karmaşası yaratmakta, daha da önemlisi istenmeden de olsa yanlış bir algı oluşturmaktadır. Çünkü bu isimlendirme Bulgaristan’da yaşayan Türk kökenli halkın Türkiye’yle olan bağlantısını zayıflatmak amacıyla da kullanılagelmiştir. Özellikle bu dil, 1956 yılında hükumete gelen Bulgar Komünist Partisi lideri Todor Jivkov döneminde Türk azınlığa uygulanan büyük çaplı asimilasyon kampanyası haline getirilmiş ve yine aynı yıl alınan bir dizi karar ile Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığın temel hakları tehlike altına girmiştir. Hatta önümüzdeki haftalarda daha detaylı anlatacağımız Jivkov’un son döneminde başlattığı “Yeniden Doğuş Süreci’nde” “Bulgaristan’da yalnızca Bulgarlar yaşamaktadır.” ve “Bulgaristan’da Türk yoktur.” boyutlarına varan algı operasyonları yapılmıştır. Aynı dönemde Bulgaristan’da yaşayan Türklere Türkçe konuşmak yasaklanmış, Türk isimleri Bulgar isimleriyle değiştirilmiş, Türk okulları kapatılmış ve Türk halkı sosyal yaşamdan soyutlanmak istenmiştir.

 İşte tüm bu sebeplerden dolayı Bulgaristan’da yaşayan Türk halkına Bulgar ya da Bulgar Türk’ü demek doğru olmayacaktır. Bulgaristan ismi bir devleti temsil etmektedir ve Bulgaristan sınırları içinde yaşayan yaklaşık 800 bin Türk’e Bulgaristan Türk’ü ya da Türk demek çok daha doğrudur. Duygu ve düşüncelerimizi anlatmanın başlıca yolu dildir. Anlamak ve anlamlandırmak dil ile başlar. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol