YA İNSANLAR OLMASAYDI…

Zaman ne kadar acımasızmış demekten bıkmadım yıllardır. Ama şimdi şimdi anlıyorum ki yanılmışım. Asıl acımasız olan insanlarmış. Yalana doymazmış insanlar. Kibrî cumhuriyetlerinin diktatörleri olmakmış tek arzuları. Aldatmayı severlermiş. Bencil egolarını tatmin etmek kadar önem verdikleri başka bir şey yokmuş. Dünyanın merkezine kendini koyarak etrafına bakarmış. Çıkarları sevgilerinden önemliymiş. Hazları mutluluktan kıymetliymiş. İnsanlar var ya insanlar, aslında kocaman bir hatadan ibaretmiş. Milyon dolarlık yanlış bir proje gibi insanoğlu. Sürekli sömürmeye ve tüketmeye odaklı yaratıklar hepsi. Var oluş amaçları yıkmak ve yok etmek sanki.

Yeryüzünden bitkileri yok etsen, hepsi bir günde ortadan kalksa mesela, ne olurdu? Dünya denen gezegendeki bütün yaşam ortadan kaybolurdu. Mars gibi olurdu güzelim dünyamız. Hayatın sürmesi imkansızlaşırdı bitkiler olmasa. Oksijen tükenir, açlık ve kıtlık sonucu türler birbirini yok ederdi. En son da en güçlü yaratıklar açlıktan ölürdü ve yaşam son bulurdu bu gezegende.

Aynı şekilde bir gecede hayvanları yok etsen yeryüzünden, yine benzer şeyler beklerdi dünyayı. Yine mahkûm olurdu yok oluşa. Döllenme, tohumlanma, gübrelenme olmaz, bitkilerde de yok oluş başlar. En son yamyamlık başlar ve insan da kaybolunca yeryüzünden, dünya da hayat biter.

Peki ya insanlar olmasa? Yine yok oluş başlar mı dünya için? Ne ilginçtir ki hayır. Dünya var oluşunu sürdürür ve belki de çok daha güzel bir hal alır. Dünyaya yararı olmayan tek varlık türüdür insan. Tüketip yok etmeye ve tahrip etmeye odaklı yaşar. Üretmektense tüketmenin tembelliğiyle dünya nimetlerini sonsuzmuşçasına israf eder. İnsan olmasa da yetişir domates ya da eşelenir tavuk, yaşar kuzular. Onlar var olmak için bize ihtiyaç duymaz aslında. Muhtaç olan biziz onlara. Yine de dünyanın efendisi gibi davranmayı pek severiz. Oysa biz aslında en gereksiz türüz dünya için.

O halde insanlar birbirine hakaret etmek için neden “hayvan” der? Üstelik tür olarak onların bile altındayken biz, nasıl deriz bunu? Konuşabiliyor ya da düşünebiliyor olmak bizi vazgeçilmez kılmıyor ki. Korumuyor, kollamıyor, üretmiyoruz. Kirletiyor, yok ediyor ve tüketiyoruz.

Siz hiç komşusunun karısına sarkan bir köstebek gördünüz mü? Kızını öldüren bir kurt ya da yavru bir kediye tecavüz eden bir köpek? Doğaları gereği çiftleşme ve hayatta kalma içgüdüleri dışında keyfen öldüren bir hayvana denk geldiniz mi? Gelemezsiniz.

Doğayı gün gün yok ederek, ağaçlara, akarsulara kıyarak sıra sıra beton binalarla dünyayı öldüren biz insanlar, aldığımız nefesi bile düşünmeden havayı kirletiyor ağaçları yok ediyoruz. Kendimize yapay bir dünya kuruyoruz. Adına da “modern hayat” diyoruz. Öyle bir yalanın içine katmışız ki kendimizi gözümüzün önünde gün be gün tükenen dünyanın acı çığlıklarını duymuyoruz. Duysak ta kulaklarımızı tıkıyoruz zaten. Hava, su ve kara ölüyor avuçlarımızın arasında. Sürekli saldırıyoruz, yok etmeye odaklı bir hayatın figüranları olarak gerçek dünyanın dekoru bile olamıyoruz. İnsana, hayvana ve doğaya saygı duymayan, sevmeyen, bencil ve egoist çıkarcılara, tecavüzcülere, rant düşkünü sefillere “insan altı yaratık” demekten daha iyi bir çözüm yolu bilen varsa söylesin. Bence zamanıdır artık sorumluluk almanın ve bencil arzulardan öte birlik olmanın. Yoksa gelecek nesillere tek armağanımız acılar içinde bir ölümden başka bir şey olmayacak.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol