Düşüş için sebepler çok çeşitli olabilir...

Takım,  eski düzeyinde pres uygulayamıyor, rakibe sahayı dar edemiyor, özgüvenini, dinamizmini ve konsantrasyonunu kaybetmiş olabilir.

Üst üste kesilmeyen sakatlık dalgaları, takımın omurgasını kırmakla kalmamış oyuncuların, fizik güçleri de sekteye uğrayabilir!

Maç kondüsyonunu yitiren oyuncuların nefesleri, o denli yorucu, yıpratıcı bir sistemi işletmeye yetmez hale gelir.

Takım kompakt yapısını yitirir, özgüven yerini,

tedirginliğe, ürkekliğe bırakır.

Bunlara,basit hatalarla yenilen goller de eklenince,  kazanma refleksini, ritmini kaybedersiniz.

Bütün bu koşullar bir araya gelince,  takım hafızasını yitirir…

Maçların içinde bölüm bölüm geçmişi hatırlayan ama sonra bir anda sıradanlaşıp kırılganlaşan bir takıma dönüşür.

Teknik adam, şövalyeye yakışır şekilde “Takımı bu haldeyken bırakıp gitmem”,

“Beni kovmadıkları sürece de buradayım. Ben bir savaşçıyım.”der.

"Karizmanın, sade bir eşorfmanın içine de sığabileceğini gösterir".

*

Takımlarının kümede kalması, tribünleri dolduran taraftarlar için çok anlamlı.

Böyle bitmemeli. Hikaye böyle son bulmamalı. Küllerinden tekrar doğmalı

Velev ki doğmadı… Çok da sorun değil. Zira,ilk defa düşmeyecek.

Başarısızken de sevmesini bilmek gerek takımı…

 *

Ülke olarak futbolda dibe vurmuş durumdayız zaten.

Başta büyük kulüpler olmak üzere ülkemizde hiçbir kulüp üretime dönük hamleler yapmıyorlar.

Kazanacak, yarışacak konuma getirmek yıllar alacaktır.

Böylesi yorucu bir iş için proje üretmelisiniz.

Avrupa futbolunda ilerlemiş ülkelere bakın.

En büyük takımların bile, alt yapılardan yetiştirdiği futbolcularının takımlarını sırtladığını görmekteyiz.

Türkiye’de buna örnek Altınordu’yu gösterebiliriz. 

İspanya da bir zamanlar Avrupa’nın ortalama futbol ülkelerinden biriydi.

En çok transferi Real Madrid yaptığı için şampiyonlukların çoğunu onlar kazanıyordu.

Ne zaman ki Johan Cruyff futbol akademisini kurdu; işte o günden sonra İspanya’nın futboldaki yazgısı değişti.

İspanya Ulusal takımı da, Barcelona kökenli oyuncularla hem dünya hem de Avrupa şampiyonu oldular.

Fransa futboluna baktığımızda yükseliş yine alt yapıyla baş göstermiştir.

Fransa, 1980’lerde Ernst Jackie öncülüğünde kurulan futbol okulları sayesinde 1998 Dünya Kupasını ve 2002 Avrupa Şampiyonasını peş peşe kazanan ilk takım oldu.

1988 Avrupa Şampiyonu olan Hollanda’nın bir alt yapı ülkesi olduğunu bilmeyen yoktur.

Dünyaya altyapıyı Ajax öğretmiştir.

Bayern Münih 1965’de ikinci ligden çıktıktan sonra bir altyapı takımı olarak 1970’li yılların ortalarında Ajax ile birlikte Avrupa futbolunun zirvesine oturmuş, Bayern’den yetişen oyuncularla 1974 Dünya Kupası kazanılmıştır.

Yıllarca "altyapı", "altyapı" diye diye dilimizde tüy bitti.

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu ve futbol adamı Johan Cruyff da aynı düşüncededir.

Çünkü kendisi de bir alt yapı ürünüdür.

Türk futbolunda ki temel sorunlarından biri de budur.   Kulüpler kendilerine gelecekte de hizmet edebilecek, kulübün saygınlığını yükseltecek futbolcu ve futbol adamları yetiştirmelidirler.

Altyapılar sadece futbolcu yetiştirmez, önce insan, sonra sporcu daha sonra da futbolcu yetiştirir.

Bu olmadıkça Türkiye futbolda hiçbir yere varamaz.

*

 Biz, adına futbol denilen güzel oyunu bu yüzden sevmedik mi zaten?

Her düşüşte kendi hikâyelerini yeniden yazmış takımları bu yüzden alkışlamadık mı?

Evinde oynadığı son maçında küme düşmüş takımları, minicik çocukların gözyaşlarıyla uğurladığı zamanlarda içimizden keşkeler geçmedi mi?

Küme düşmek değildir zira en kötüsü; ikinci, hatta üçüncü ligde mücadele etmek de değildir.

En kötüsü, hikâyenin en sonuna gelmektir. Düşerken, bu düşüşün ne kadar süreceğini bilememektir.

Yalnızlıktır en kötüsü; unutulmak, kaderine terk edilmektir.

Bu sezon bu şehirde,alt liglerde mücadele edecek aynı hüzünlü kaderi paylaşan aynı renkte iki takım olabilir...

Biri hikâyesine yeniden başlarken, diğeri zamanla muhtemelen ülke futbolunun kayıp giden yıldızları arasında yerini alabilir.

“Schindler's List” filminden alıntı o cümle gibi,

“Karanlıktaysan, gölgen bile seni yalnız bırakır...”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
Necati topcu 2018-03-27 10:39:37

Türk futbolunun geleceği cocuklarımızdır lafta degil gercekten onun icin cok önem vermeliyiz belediyeler okullar alt yapıya destek olmalıdır alt yapı hocalarına ekonomik olarak destek verlmelidir güclü olmaları saglanmalı beden egitim dersleri secmeli futbol dersleri verilmelidir ilk okuldan başlanmalı futbol dersleri kulp başkanları işe ilk önce at yapıdan başlamalı alt yapısı olmayan ülke cölde kurumuş agac gibidir o kulüp batmaya mahkumdur