Spor ile Siyasetin İlişkisi Üzerine Bir Analiz; Sporu Siyasete alet etmek
Günümüz Türkiye'sinde geçmişten gelen bir alışkanlıktır
Yeni bir seçim yine vaatler ve spor siyaset vekil?
Fiziksel, sosyal, ekonomik vb. birçok farklı boyutu bulunan sporun siyasetle ilişkisi her
zaman tartışma konusu olmuştur. Büyük kitlelerin ilgilediği spor, kitlelerin yönetimine talip olan
siyasiler tarafından çeşitli şekillerde siyasetin içine çekilmek istenmiştir. Siyasetçiler bu şekilde,
spordan siyasi bir kazanç elde etmeyi amaçlamışlardır. Hem sporun (özellikle de futbolun) hem de
siyasetin ortak paydası olan kitleleri etkilemek için, spor olaylarının olumlu yönlerinden
faydalanmak isteyen siyasiler, bunda kimi zaman başarılı olmuş, kimi zaman da tepki
görmüşlerdir. Peki, spor siyasetin neresindedir ya da neresinde olmalıdır? Çalışmada sporun
siyasetle olan ilişkisinin irdelenmesi amaçlanmaktadır. Tarihsel süreçte gelişen spor olayları ile Siyaset ve Sporun İlişkisi
Kimi zaman kitlelerin afyonu olarak nitelendirilen, kimi zaman kişilerin ruh ve
beden sağlığını güvence altına alarak günlük yaşamın gerginliğini azaltan bir unsur
olarak değerlendirilen spor, Ludwig John tarafından ‘yurtsever, hiyerarşik, ve otoriter bir
devlet eliyle ulusal birliği örgütleyen bir eğitim aracıdır’ şeklinde tanımlanmıştır. Sporun
kitlelerin afyonu olduğunu destekleyen, Francisco Franco’nun, Bernabeau stadyumunu
kastederek ‘bana 150 bin kişilik uyku tulumu yapın’ ifadesi ile, Antonio Salazar’ın
‘Portekiz’i kırk yıl Fiesta (şölen), Fadima (örgütlü din), ve Futbol (3 F) ile yönettim’ sözleridir
(Sert, 2000: 31). Bu ifadelerden, sporun iktidarlar ile kitleler arasındaki ilişkisi hakkında
çıkarımlarda bulunmak mümkündür.
Toplumda, ekonomik, kültürel ve diğer yaşam alanlarında örgüsel bir ilişki
içinde bulunan güç odakları (iktidarlar), insan bedeni üzerinde –çoğu zaman
birbirleriyle iş birliği yaparak- uyguladığı politikalarla adeta bedenleri alt üst
etmektedirler. Bu politikaların neler olduğunu, günlük yaşamımızda sportif ve
kültürel seçimlerimizin yönlendirilmesinde, tüketim alışkanlıklarımızın
şekillenmesinde, moda anlayışının oluşturulmasında, ekonomide vb. alanlarda
gözlemlemek mümkündür. (Sert, 2000: 18) Pierre Bourdieu da, insanların spor
uygulamalarını seçmesinin arkasında siyasal spor felsefesinin olduğunu ileri sürerek,
bedenin ticarileştirilerek bir tüketim nesnesine dönüştürüldüğünü savunmuştur
(Bourdieu, 1997: 164).
İçinde bulundukları rejimin türü ne olursa olsun, siyasi partilerin ve kurdukları
hükumetlerin spor politikaları olmuştur ve sporla siyasiler bir etkileşim içerisinde
bulunmuşlardır. Spor ve siyasetin etkileşimi spor kulüpleri ve dernekleri, profesyonel
sporcular, spor donanımı üreticileri, spor olaylarını organize edenler, spor medyası,
sponsorlar, reklamcılar, acenteler, modacılar vb. aracılığıyla çeşitli düzeylerde
olmuştur.
Spor, öncelikle siyasal ideoloji tarafından kendi iktidarının meşruiyeti için
kullanılmış ve bir nevi propaganda aracı haline getirilmiştir. Bunun en uç örnekleri,
Hitler Almanya’sı, Franco İspanya’sı ve Salazar’ın Portekiz’idir. Ayrıca spor, bilhassa
da futbol, Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren askeri idarelerin sıkça
kullandıkları bir manipülasyon alanıdır.
Bu uğurda her türlü çabanın gösterildiği açıktır. Sportif çalışmaların parti
programlarının ilk sırasında yer almasından, yurtdışından sporcu getirtilmesine kadar,
siyasiler tarafından çok farklı çalışmalar yapılmıştır. 2000’li yıllarda ise özellikle genel
seçimler öncesi siyasiler futbol kulüplerine yardım için yarışa girdikleri, mekânlardan,
milletvekillerine hatta Parti İl Başkanlarına kadar birçok siyasetçi aday olduğu ilin
futbol kulüplerine yardımlarıyla dikkati çekiyordu. Seçim dönemleri öncesinde
kulüpler istekte, siyasiler de vaatte sınır tanımıyordu. Siyaset ve futbol yine kol kola
girmişti ...
24 Haziran 2018'kadar da tüm kulüpler dinlenir sorunlar konuşulur vaatler verilir 25 haziran sabahı unutulur hervşey
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum...