Muharrem Erkek: "İktidar, adalet tanrıçasını kandırmaya çalışıyor!" (VİDEO)

CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, TBMM Genel Kurulunda görüşmeleri süren yargı paketi üzerine konuştu.

Muharrem Erkek: "İktidar, adalet tanrıçasını kandırmaya çalışıyor!" (VİDEO)

CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, TBMM Genel Kurulunda görüşmeleri süren yargı paketi üzerine konuştu.

10 Ekim 2019 Perşembe 14:30

Sözlerine CHP Parti Meclisi üyesi Eren Erdem’in hukuksuz tutukluluğuyla başlayan Erkek, iktidara seslenerek “Eren Erdem, siz FETÖ ile birlikte yürürken, onu tüm çıplaklığıyla yazmış kişidir!” dedi. Muharrem Erkek, anayasada değişiklik yapılmadan, HSK yeniden düzenlenmeden yargıda reform olmayacağını vurguladıktan sonra, asıl sorunun tek adam rejimi olduğunu belirtti ve “dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde yüksek yargıçlar bir siyasi parti genel başkanının huzurunda ayağa kalkar” diyerek eleştiride bulundu. “Siz bugün adaletin kılıcını körelttiniz, adalet terazisinin kefelerini bozdunuz, adalet tanrıçasını mı kandırmaya çalışıyorsunuz” diyen Erkek’in sözleri ise şu şekilde oldu;” Somut bir dava dosyasıyla başlamak istiyorum bir hukukçu olarak. Bu sıralarda birlikte görev yaptığımız Eren Erdem, bugün tutuklulukta tam 467'nci günü bitiyor, Silivri Cezaevinde. Dosyasını çok iyi biliyoruz, çok iyi inceledik. Eren Erdem dört yıl iki ay hapis cezası aldı, FETÖ terör örgütüne üye olmamakla birlikte FETÖ'ye yardım etmekten. 2011 yılında Nurjuvazi kitabını yazan Eren Erdem... O zaman iktidar Fetullah Gülen hazretleriyle birlikte yürürken Eren Erdem bu yapılanmayı tüm çıplaklığıyla ortaya koydu, hatta Bank Asya dava açtı, kitabını toplattı çünkü kitabın içinde bugün birçoğunun gördüğü gerçekler vardı. Nurjuvazi kitabını yazan Eren Erdem, Selam Tevhid davasında sanık olan Eren Erdem... Selam Tevhid davasını açan, yürüten hâkimlerin, savcıların hepsi cezaevinde. Bu kişiye FETÖ'ye yardımdan hapis cezası verildi ve cezaevinde. Eren Erdem'in beş yıl telefonları dinlendi, bir tek aleyhinde bir şey bulunamadı, tertemiz; beş yıllık HTS kayıtları incelendi. Bırakın konuşmayı, bir caddede bile bir FETÖ'cüyle birlikte bir araya gelmemiş. SMS kayıtları incelendi, hiçbir şey bulunamadı. MASAK raporları, hepsi lehine... Peki, ne bulundu? Gizli bir tanık. Yalnızca dosyada gizli bir tanığın ifadesi. O gizli tanık da duruşmada bir gün çıktı "Beni Eren Erdem'in aleyhinde tanıklık yapmaya zorladılar." dedi. Çok gariptir ki bu gizli tanık aynı zamanda bu davada sanık da hem gizli tanık hem sanık. Hukukçular çok iyi bilirler; aynı dava dosyasında bir sanığın suç atımıyla diğer sanık cezalandırılmaz, başka deliller olması lazım. Aleyhinde somut hiçbir delil yok dosyada. O gizli tanığın bu itirafından sonra, ki kimlerin de o gizli tanığı yönlendirdiği biliniyor, isim vermeyeyim şimdi, kürsüden isim vermek doğru olmaz ama dosyada var; tahliye edildi oy birliğiyle esas mahkemesi tarafından. Daha cezaevinden çıkamadan itiraz edildi, apar topar bir sonraki mahkemenin o klasörlerce dosyayı incelemesi mümkün değil, beş dakikada tahliye kararını kaldırdı, sonra aynı mahkeme herhâlde çok baskı altında, yargı yürütmenin tahakkümü altında bu cezayı vermek zorunda kaldı.
Aynı dosyadan tefrik edilen başka bir sanık altı yıl ceza aldı -tutuksuz- tahliye edildi hükümle, Eren Erdem dört yıl iki ay aldı, hâlâ cezaevinde. Bunu niçin paylaşıyorum? Bu sıralarda birlikte çalıştığımız bir arkadaşımız hani yargı reformunu konuşuyoruz ya diyorlar ki: "Ya, siz bunu reform olarak niye nitelemiyorsunuz? Bu pakete bakarak bunu yapmayın." Biz zaten yalnızca bu pakete bakarak yapmıyoruz ki daha çok paket gelecek, biliyoruz. Bu paketlerin dayanağı ne? Strateji belgesi, dayanağı o.
Şimdi, hak ve özgürlükler nerede? Anayasa'da. Yargıç güvencesi nerede? Anayasa'da. Orada teminat altına almanız lazım yargıç güvencesini, başka türlü anlamı yok ki. Hâkimler ve Savcılar Kurulu nerede? Anayasa'da. Hakimler ve Savcılar Kurulunun Başkanı Adalet Bakanı, Bakan Yardımcısı doğal üye. Bir siyasi partinin genel başkanı -ki bunu siz yarattınız- üye atıyor direkt Hâkimler ve Savcılar Kuruluna. Siyasetten uzaklaştırmamız gerekirken daha da siyasetin içine soktuk Hâkimler ve Savcılar Kurulunu. Hâkimler ve Savcılar Kurulunu düzenlemeden yargı reformu olabilir mi? "Yargı reformu" dediğiniz şey "bağımsız yargı" dediğiniz şey somut olarak nedir? Hâkimin bağımsızlığıdır. Hâkimler korkuyor bugün. Hâkimler ve Savcılar Kurulunda bir düzenleme yok. Strateji belgesinde bir Anayasa değişikliği var mı? Onun için, biz "Bu bir reform değil." diyoruz, reform değil. Bu, bazı kanunlarda değişiklikler yapan kanun teklifi. Olumlu olanları zaten destekliyoruz ama bir reform değil. Lütfen... Özellikle hukukçuların bunu bir reform olarak nitelemesi bence adalete büyük bir saygısızlık.

Değerli milletvekilleri, bakın, asıl sorunumuz ne biliyor musunuz? Asıl sorunumuz zaten bu sistemin ta kendisi. Biz 16 Nisan 2017 tarihinde parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmedik çünkü çok iyi biliyorsunuz, başkanlık sistemi çok sert kuvvetler ayrılığını gerektirir, biz başkanlık sistemine geçmedik, biz bir tek adam rejimine geçtik. Asıl sorunumuz bu ve siz yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanını bir siyasi parti genel başkanı yaptınız, mecbur olmadığı hâlde Anayasa'ya göre. E, yürütmenin başı, e, yasama organında da çok sayıda milletvekiline sahip bir siyasi parti genel başkanı, nerede kuvvetler ayrılığı? Kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde hukuk devleti olur mu? Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde yüksek yargıçlar, yüksek yargı organlarının başkanları Yargıtay başkanı, Danıştay başkanı, Sayıştay başkanı bir siyasi parti genel başkanı huzurunda ayağa kalkar? Kalkmaz, kalkarsa ne olur? Yargı bağımsız ve tarafsız görünemez. Toplumun gözünde artık o tarafsızlık, bağımsızlık bitmiştir. Amerika'da başkan bir salona girdiği zaman oradaki yargıçlar ayağa kalkıyor mu? Kalkmazlar çünkü kalktıkları anda zaten ne reformu, bağımsızlık, tarafsızlık ortadan kalkıyor. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda adli yıl açılışı yapılmaz, yapılırsa yargı bağımsız ve tarafsız gözükemez. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda hâkim, savcı kuraları çekilmez, çekerseniz bağımsızlık ve tarafsızlıktan bahsedemezsiniz. Onun için toplumda adalete olan güven yok oldu, onun için artık insanlar, sokaktaki vatandaş kanun önünde eşitliğe inanmıyor çünkü şu anda Cumhurbaşkanı parlamenter sistemde herhangi bir siyasi partiyle bağı olmayan bir cumhurbaşkanı değil, yürütmeyi temsil ediyor, tek başına yani yürütme, icra. Yargı onun önünde ayağa kalkar mı? Hani reform konuşuyoruz ya, bağımsızlık ve tarafsızlık konuşuyoruz ya. Meslektaşlarımıza yeşil pasaport, ne güzel verelim, önemli bir şey ama reform değil. Silahların eşitliğini sağlayabiliyor musunuz iddia makamıyla savunma makamı arasında? Asıl reform odur. 2015 yılında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizzat tarafımca imzalan avukat meslektaşlarımıza yeşil pasaport talebi var, niçin gündeme almadınız, niçin kabul etmediniz? Madem önemli bu kadar, neden? Bakın, OHAL düzeninde, 16 Nisan 2017 OHAL devam ederken... OHAL demek hak ve özgürlükler, demokrasi, hukuk askıda demektir. OHAL şartlarında iktidar ne yaptı? Anayasa'yı araç olarak kullanıp yani suistimalci bir Anayasa değişikliğiyle otoriter bir sistemi meşrulaştırmak istedi. Bugün onun için bu sorunları yaşıyoruz, onun için bu strateji belgesine biz "makyaj" diyoruz, adalete olan güvensizliği örtmek için. Reform değil. Yani bu pakete dayanarak söylemiyoruz bunu yalnızca, strateji belgesine dayanarak söylüyoruz. Peki, sonuçta ne oldu? Adalete olan güven yok oldu, artık sokaktaki vatandaş adalete güvenmiyor; bu çok önemli bir şey. Asıl beka sorunu nedir? Devletin temeli adalettir. Adalet çürürse işte o zaman devletin bekası tehlikeye girer. Adalet olmazsa, adalet çürürse, ekonomi o zaman krize girer. Aş, iş, ekmek olmaz adalet olmazsa, ekonomik büyüme de olmaz. Onun için gelin bir reform yapalım. Samimiyseniz eğer reform konusunda, gelin Anayasa'yı değiştirelim, eğer samimiyseniz. Ne oldu sonuçta? Ne yaptınız? Bakın, son beş yılda hukukun üstünlüğü endeksinde 50 basamak geriledik. 2014'te 59'uncu sıradaydık, yıl 2019 109'uncu sıradayız. İşte, tablo bu. Tek adam rejiminin adaleti getirdiği nokta. Yolsuzluk algısında 25 basamak geriledik, çünkü hukuk devleti yok. Yolsuzluk algısında da sürekli geriliyoruz. Hukuku üstünlüğü endeksinde dünyada ilk 10 ülke, biliyorsunuz hepiniz, Danimarka'sı, Norveç'i, Almanya'sı, şusu busu. Ama dikkat, hepsi de parlamenter sistemle yönetiliyor. Bakın, dünya mutluluk endeksinde ilk 10 ülke: Finlandiya, Danimarka, Norveç, İzlanda, Kanada... bir tek başkanlık sistemi yok ama son 10 ülkede de bir tek parlamenter sistem yok. İşte, Türkiye'yi hukuksuzluğa, adaletsizliğe, mutsuzluğa ittiniz. Anayasa'da yazması yetmez. 1876 bizim ilk anayasamız, Kanuni Esasi, 86'ncı madde: "Mahkemeler her türlü müdahaleden azadedir." Çok önemli bir cümle, değil mi? Yazıyordu ama Abdülhamit Anayasa'yı askıya aldı, o hüküm de gitti Anayasa'yla beraber. Anayasa'da yazması yetmez; zihniyet, uygulama önemli. Siz bugün adaletin kılıcını körelttiniz, adalet terazisinin kefelerini bozdunuz. Adalet tanrıçasını mı kandırmaya çalışıyorsunuz burada bu belgeyle? O kadar kandırmaya, kandırılmaya alışmışsınız ki. Bizim derdimiz, bizim mücadelemiz demokrasi mücadelesi; hak, hukuk, adalet mücadelesi.”

Çanakkale Hedef Gazetesi

Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol