Hastalık teşhisleri laboratuvarda konur, 0nun için laboratuvar hastanenin en yoğun çalışan yerlerinden biridir. O günde çok yoğun bir gündü, küçücük laboratuvar öğleye kadar dolup dolup taştı. Nihayet öğleden sonra olmuştu ve biz rahat bir nefes alabilmiştik.

Laboratuvarda ben ve Vildan ablam olmak üzere iki kişi çalışıyorduk. İkimizde yakın yöre çocuğu olduğumuz için çok iyi anlaşıyorduk. Aramızdaki bu güzel uyum yoğun çalışmayı gözümüze getirmiyordu.

İşler biraz hafifledimi memleketten konuşup hasret gidermeye çalışırdık. Yine her zaman yaptığımız şeyi yapıyor başımızdan geçen olayları ballandıra ballandıra birbirimize anlatıp ağız dolusu gülüyorduk. Vildan ablamın anlatımlarından Balıkesir Altınova 'da yaşayan bir çok kişiyi neredeyse yakinen tanıyordum. Ondan dokuz yaş küçük olduğum için beni himayesine almıştı bana ablalık yapıyordu. Dalgalı saçlarını kısacık kestirirdi. Kısa boyluydu ve sevimli yüzündeki kısık tatar gözleri hep gülümserdi. Ne çok severdim Vildan ablamı...

Biz iki hemşehri tam oturup bir bardak yorgunluk çayı içiyorduk, tatlı sohbetimize henüz başlamamıştıkki açılan kapıdan iki erkek bir bayan üç polis girdi. Polis hanımın kucağında minicik bir bebek vardı. Polis montu İle sarılan bebeğin hiç sesi çıkmıyordu. Polis beylerden esmer uzun boylu olanı resmi evrağı masaya koyup bebeğin kan grubuna bakılması gerektiğini söyledi.

Polis hanım sanki kucağındaki bebek konuştuklarını duyacakmış gibi fısıltılı bir sesle bebeğin terkedilen bir bebek olduğunu söyledi. Vah kadersizim hayata bir sıfır yenık başlamıştı. Koruyup kollaması gereken ailesi onu terketmiş bu dünyada yapayalnız kalmıştı...

Vildan ablam bana bakıyor, ben Vildan ablama bakıyorduk. Bu sıkıcı işi ikimizde yapmak istemiyor miniğin canını yakmaktan kaçınıyorduk. Onu kucağında anne şefkatiyle tutan polis hanımın kucağından alıp masaya yatırdım. Polis montunu açınca yavrunun kullanılmamış bir havluya sarılmış olduğunu gördüm. O zamanlar hazır bez yoktu, amerikan bezinden bebek bezleri yapardık. Ya da eski bir nevresimi parçalar bez olarak kullanırdık. Mavi bebek muşambasının içine kenarları fistolu amerikan bezinden yapılma beze sarılmıştı. O minicik topuğundan kan alıp kan grubuna baktım. Onun çenesini titrete titrete ağlaması içimi acıtmıştı, ağlamasına dayanamayıp hemen sarıp sarmaladım kucağıma aldım. O minicik pembe yüzünü sevgiyle yanağıma bastırdım. Ninniye benzer bir melodi mırıldanmaya başladım. Yavrucak hemen sustu...

"Çok sevdiniz galiba" dedi polis hanım "merak etmeyin geçici bir süre hastanede kalacak çocuk servisinde bakılacak. Yetiştirme yurdu işlemleri bir iki hafta sürer, siz o zamana kadar doya doya seversiniz" dedi. Kızım Damla dört beş yaşlarındaydı, bebek kokusunu çok özlemiştim ve bebekleri oldum olası çok severim...

Ufaklık durmadan ağlamaya başladı. Polislere karnının aç olabileceğini söyledim. Birlikte yukarıya çocuk servisine çıktık. Hasta çocukların annesinden bebek bezi ve bebek kıyafeti istedim, bu sevimli miniğe hemen verdiler. Altını değiştirip üzerini giydirdim. Küçük bebeği olan bir hemşire arkadaşım onu öpe koklaya emzirip karnını doyurdu. Polisler imza karşılığı bebeği servis sorumlusuna teslim edip gittiler...

Hastanenin hemşireleri olarak bebeği sahiplendik, hastanenin minik maskotu oldu. Hepimiz evden çocuklarımızın bebek kıyafetlerini getirdik. Ona bir biberon ve mama aldık ama hastanede yatan emzikli çocuk anneleri onu sırayla uygun olan emzirdiği için mamaya gerek kalmadı. Pembe suratlı dünya tatlısının adını hemşire teyzeleri Umut koymuştu. Laboratuvarda işimiz hafifler hafiflemez Vildan ablamla sırayla yukarıya Umut 'un yanına çıkıyorduk. Onu seviyor öpüyor kokluyor, bakımını yapıp karnını doyuruyorduk. Umut hepimizin bebeği olmuştu...

Vildan ablamla sohbet konularımız sadece Umut olmuştu. Kimin bebeği olduğu böylesi şirin bişeyi kimin terkettiğini düşünüp yorumlar yapıyorduk. Bence Umut bizim oralardan bir bebek ablacığım demiştim. Nereden böyle bir kanıya vardığımıda bulunduğu zaman sarılan bebek bezlerinin kenarındaki fistoların aynı kızım için yaptırdığım gibi olduğunu doğuda öyle bebek bezine rastlamadığımı söylemiştim. Vildan ablam beni alaya alıp bebeği terketmek için 2000 km yol mu geldiklerini söylüyorsun deyip epeyce gülmüştü...

Aradan bir süre geçti bizim kıymetlimizi Umut bebeğimizi hiç çocuğu olmayan bankacı bir aile evlat edinmişti. Umudumuzu özlüyorduk ama güzel bir ailesi olduğu için onun adına seviniyorduk...

Bir çalışma gününün en yoğun saatlerinde polisler yine iki kişi getirdi. Genç hanım sarışın, ondan bir kaç yaş büyük genç adam da kumral birisiydi... Polislerden biri bu genç insanların Umut 'un anne ve babası olabileceğini fısıldadı kulağımıza...

Kan grubuna baktıktan sonra polislerin götürdüğü bu gençlerin arkasından meraklı teyzeler gibi cama dikilip baktık. Genc adamı arka koltuğa, genç hanımı ön koltuğa bindirdiler. Ama genç hanım ön koltuktan inip beyefendinin yanına arkaya oturdu. Polis aracı gözden kaybolunca kadar onların davranışlarını izledim. Beyefendi başını öne eğmiş, utanıyor, konuşmuyor tepki vermiyordu. Genç hanım onun yüzüne aşkla bakıyor onunla konuşmaya çalışıyordu...

Olayı öğrenmemiz, kim olduklarını anlamamız akşamı bulmadı. Küçük yerlerde dedikodu hızlı yayılıyor, herkes herşeyi duyuyordu. Olay aslında bizim ilçede değil hemen yanındaki ilçede gerçekleşmiş. Üstelik kahramanlardan biri de meslektaşımızdı. Yeni mezun ebe hanım okul biter bitmez evlenmiş, tayininin çıktığı Patnos da yaşamaya başlamıştı. Henüz liseyi bitiren eşi işsizdi üniversiteye hazırlanıyordu. Ebe hanımın bir bebeği vardı ona bakması için memleketten kız kardeşini getirmişti. Kendisi başka köylere doğuma gittiğinde bebeği ile ilgilenen kız kardeşi ve eşi evde yalnız kalıyordu. Ah işte kaza kurşununu şeytan doldurmuş ve baldız hamile kalmıştı. İhanete uğrayan abla kızkardeşinin doğumunu yaptırmış ve üçü bebekten kurtulma kararı almışlar... Bir taksi tutmuşlar yakındaki ilçeye gidip okulun bahçesine bebeği bırakıp kaçmışlar. Bunları ilçeye bırakan şöför bir süre sonra tekrar onları alıp geriye götürmüş. Olayın yakın ilçede duyulması zaman alsada  herkes öğrenmiş tabi bizim şöför de duymuş ve hemen polise koşmuş. Çünkü o tarihlerde kendisinin bebekli birilerini götürdüğünü, giderken bebek ağlama sesi olduğunu dönüşte olmadığını farkedip olayla bağlantı kurarak aydınlanmasını sağlamış...

Bizim oralardan bu bebek dediğimde benimle dalga geçen Vildan ablam yanılmış ben haklı çıkmıştım. Bebek sadece bizim yöreden değil Balıkesirli olan Vildan ablamın hemşehrisi çıkmıştı...

Hem eşinin hem de canı ciğeri kızkardeşinin ihanetine uğrayan bebeğin ebe teyzesinin canı kimbilir ne kadar yanmıştı. Her şeye rağmen Umut bebeği sağ salim doğurtmuş sandıktan çıkardığı yenı havluya ve kendi bebeğinin fistolu bezine sarmıştı.

Neden insana en can alıcı darbeyi en çok sevdikleri vuruyor... Ya da niye en çok sevdikleriyle sınanıyor?...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol