Takvimler 14 Mayıs 2006’yı gösterirken, İtalyan futbolunun devi Juventus 91 puan toplayarak ezeli rakibi Milan’ın üç puan önünde şampiyonluğuna ulaştı.
“Vecchia Signora” (Yaşlı Kadın) olarak bilinen siyah-beyazlı takımın taraftarları başlarına geleceklerden habersiz coşkuyla şampiyonluklarını kutlarken,kulübün genel menejeri Luciano Moggi ve İtalya Hakem Komitesi Başkanı Pierluigi Pairetto arasında gerçekleşen “sakıncalı” telefon görüşmelerinin ortaya çıkması gündeme bomba gibi düştü.
Yürütülen soruşturmalar sonucunda,Serie A'da 19 maçta şike yapıldığı sonucuna varıldı.
(Yaşlı kadın) Seri B'ye düşürüldü.
Bu skandalın baş aktörü olarak görülen Juventus başkanı Luciano Moggi futboldan hayat boyu men edilirken, şikeye karıştığı belgelenen futbolcuların, hakemlerin ve yöneticilerin bir kısmı bir sene ile üç sene arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı.
Suçlu bulunanların hepsi futboldan uzun süre men edildi.
Sonrasında, elde ettiği bir dizi zafere rağmen, 80'li yaşlara gelen Moggi'nin kariyerine devam edebilme ihtimali ancak bir masal olur.
Bu olay futbol tarihine “Calciopoli” olarak geçti.
Bu davalardan sonra İtalyan Futbol Federasyonu gözden düştü.
İtalya Futbol Federasyonu,hem markasını korumak hem de adını temize çıkarma gayreti sürerken,benzer davalar da alınan kararların verdiği tutarsızlıklar, Federasyonun güvenilrliği kamuoyunda hep tartışılır oldu.
*
Juventus’un küme düşürüldüğü 2006 yılından yaklaşık beş yıl sonra; Benzer bir skandal,Ülkemizde ligi 2. bitirmiş Trabzonspor camiasının, kendilerini “gönüllerin şampiyonu” ilan etmesiyle ortaya çıktı
Tıpkı Juventus taraftarı gibi, şampiyonluğu kutlayan sarı-lacivertli takıma gönül verenler, takvimler 3 Temmuz 2011’i gösterirken,
önce kulüp başkanlarını,arkasından bir kaç yönetici,teknik adam ve futbolcunun gözaltına alındığı haberini aldılar. Gözaltına alınanların sayısı kısa sürede 50'ye ulaşmıştı...
Yöneticilerin ya da '' Yönetilenlerin'' üstün gayretleri sonucun da;
Türk futbolunun iki büyük camiası, saha dışında bir mücadelenin içinde buldular kendilerini.
Suçlamalar, savunmalar ardı ardına sürdü durdu.
2011 yılından sonra Trabzonspor'u yönetenler, taraftarlarını mutlu etmek için, ya da ''Oyalamak'' için yeni projeler üretmek,yeni bir yapılanmaya gitmek yerine bütün enerjilerini sadece kupayı savunma için verdiler.
Yıllardır devam eden Trabzonspor Fenerbahçe rekabeti, adeta bir düsmanlığa dönüştü.
Bilinçsiz yönetici söylemleri,mesnetsiz iddalar,en ufak fırsatı çıkarları için kullanmaya çalışan siyasiler,sorun çözmek yerine sorun olmayı tercih edince bu düşmanlığı iyice körüklediler.
1967'de kurulan Trabzonspor Fenerbahçe ile ilk ciddi rekabetini 1973-74 sezonu türkiye kupası mücadelesinde yaşamıştır.
1967-87 arası Beşiktaş'ın 15 yıllık, Galatasaray'ın 14 yıllık şampiyonluk hasreti göz önüne alındığında, Fenerbahçe'nin asıl rakip olarak benimsenmesi,rekabetin Fenerbahçe ile yaşanmasından ötürü olabilir.
(ilk göz ağrısı mı ?) diye sorsak yanlış olmayacak sanırım.
Fenerbahçe'nin o dönem en iyi İstanbul takımı olması, Trabzon'un istanbul'a duyduğu öfkenin somut bir hedefi olarak sarı lacivertleri "esas rakip" durumuna getirmişti.
Fenerbahçe tarafından bakıldığında ise, Beşiktaş ve Galatasaray'ın bu zayıf döneminde şampiyonluk sayısında artmasını trabzonspor engellemişti.
Şenol güneş'in kalecisi olduğu efsane Trabzon kadrosu 10 yıl etrafı tozu dumana kattıktan sonra,Hoca futbolu bırakınca, Trabzon fırtınası durulmuş fakat her iki tarafın gıcığı baki kalmıştır.
Şenol hoca'nın Teknik adam olarak futbola dönüşü, bu rekabeti yeniden ateşledi.
Trabzonspor efsanesinin her kilometre taşında izleri olan Şenol hocanın, dün(Pazar) Trabzon'da bir gurup ''sözde'' Trabzonspor taraftarından sözlü saldırıya uğramasına''Buda
burada dursun'' arada bakar ders alırız diyeceğim ama,
maalesef tarihe kara bir leke olarak geçti bile!
Toparlarsak, rekabet güzeldir, daha iyiye ulaşılmasını sağlar.
Umarım saha içindeki rekabet çok daha fazla gelişir.
Masa başı organizasyonlar ve saha dışındaki kutuplaşmalar ortadan kalkar.
Fenerbahçe ve Trabzonspor rekabeti istesek de istemesek de sürecek.
Ama bu rekabet,keşke ama keşke;
''hababam sınıfı sınıfta kaldı'' filminde fener maçına kaçıp da dönüşte mahmut hoca'ya yakalandıklarında inek şaban'ın yorumunu hatırlayalım "ne çekiyorsak bir Mahmut hoca'dan bir de Trabzon'dan..." repliği kadar masum kalsa!
Bunun gerçekleşebilmesi içinde takımımız haksız bir başarı elde ettiğinde buna sevinmek yerine, tepki göstermeye başladığımız zaman futbolumuz bir yerlere gelebilir.
Zira başarıya giden her yol mübah değildir, olamaz, olmamalı.
Şenol Güneş Trabzon spordur