Pehlivan’dan sert açıklama

İl Genel Meclisi CHP Grup Başkan Vekili Av. Güneş Pehlivan, İl Genel Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Korkmaz’a cevap verdi.

Pehlivan’dan sert açıklama

İl Genel Meclisi CHP Grup Başkan Vekili Av. Güneş Pehlivan, İl Genel Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Korkmaz’a cevap verdi.

23 Ağustos 2019 Cuma 13:15
Pehlivan’dan sert açıklama

İl Genel Meclisi CHP Grup Başkan Vekili Av. Güneş Pehlivan yaptığı açıklamada; “İl Genel Meclisi AKP Grup Başkanvekili tarafından Adalet ve Kalkınma kelimeleri üzerinden ironi yaptığımız iddiası ile “geçiştirilmişiz.” Memleketin iç ve dış siyasette, ekonomide, çevre ve sağlıkta, üretimde, yargıda, savunmada geldiği nokta bir ironiyle eleştirilmekten uzaktır. İroni yapmıyoruz, espri yapmıyoruz, laf cambazlığı yapmıyoruz. AKP’li üst yönetimin hukuka aykırı iş ve işlemlerle Anayasal demokrasiyi, milli birlik ve bütünlüğü teminat altına almakta acziyet gösterdiğini millet vicdanına sesleniyoruz. Esasen, bize bir cevap verilmemiş, sadece bir sataşmada bulunulmuştur. Cevap, beyana karşı yeni bir tez ortaya koymak, yeni bir gerekçe öne sürmektir. Ancak, bize hitaben, siyasi hayatındaki en kitlesellik kazanan tanıklığı ile Kabataş iftirasını atanlar listesinde 44. sıraya yerleşmekten başka bir tutarlılık ve güvenilirlik sınavına tabii olmayan bir zatın söylemlerinin birebir replikasından başka bir şey söylenmemiştir. AKP kadroları tarafından CHP’ye yöneltilen teröre yakın olma yönündeki mesnetsiz ve insafsız iftira gerçekten kendi kitlelerinin iradesi midir, seçmenlerinin iradesi midir, aynı sokakta büyüdüğümüz, aynı okula gittiğimiz, her gün aynı otobüse bindiğimiz, her gün yan yana çalıştığımız, düğünlerimizi birlikte kurduğumuz, bayramlarımızı birlikte kutladığımız, birbirimizin hastaları başında hastanede birlikte beklediğimiz AKP’ye oy veren komşularımızın, kardeşlerimizin, akrabalarımızın iradesi midir yoksa partinin üst kadrolarının topluma nefret tohumları serpiştirme çabası, kardeşliğimizi bölme yönündeki trajik ve asla sonuç alamayacak bir girişimden mi ibarettir? Bir haklının Anayasa savunusuna, bir demokrasi mücadelesine terör yaftası yapıştırmak genel iktidar olmanın ağırlığını taşıyabilmek midir? Yoksa bu tutum, genel iktidarın sorumluluğunu almayı alenen reddetmek, ama sefasından, semerelerinden yararlanmak için ek süre almaya çalışmak mıdır? Cumhuriyet Halk Partisi ve onu temsil eden kadrolarda bulunan bizler, Diyarbakır, Mardin ve Van’ın seçimle göreve gelmiş Belediye Başkanlarının görevden alınıp yerine kayyım atandığı antidemokratik sürece; Anayasal hakların, seçmenin siyasal ve demokratik iradesinin ihlali niteliği taşıması nedeniyle itiraz ediyor; iktidarı demokratik haklara ve vatandaşlık haklarına müdahale etmekten vazgeçmeye çağırıyoruz. Vatandaşın en yüce hakkı ve güvencesi olan Anayasayı, kanunları ve devlet teamüllerini müteaddit defalar ihlal etmenin adı ne zamandan beri terörle mücadele olmuş, bu ihlale karşı çıkanlar ne zamandan beri teröre yakınlık ile itham edilir olmuşlardır? Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 19. maddesi atfı ile, Belediye Kanunu’nun 45. maddesine göre, seçilmiş belediye başkanının görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya kamu görevinden yasaklanması hallerinde, 10 gün içinde belediye meclisinin toplanarak, seçilmiş başkanın görev süresini geçmemek üzere kendi içinden bir başkan vekili seçeceği son derece açık ve net olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin amacı, demokratik iradenin devamlılığı, seçimli bir makamın boşalması halinde yine seçimle gelenler tarafından doldurulması ve demokrasinin atamadan, vesayetten korunmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal mevzuatına uygunluk göstermeyen bir işlem olan kayyım atamasını kabul etmediğimizi bildirmek ve iktidarı Anayasa ve mevzuata uyması yönünde uyarmakla, biz terörizm ile itham edilirken, iktidar bu sürecin neresinde durmaktadır? Demokrasinin kurumsallığını ve ülkenin yasal düzenini hedef almak terörle mücadelenin neresinde vardır? Hiç tartışmasızdır ki; ortada bir suç şüphesi varsa bu konuda bilgi sahibi olacak, delil toplayacak, tahkikatı yapacak olan bizler değiliz. Bu sürecin hukuki yollarla yürütülmesi siyasal kararların gölgesinden tamamen bağımsız bir yargının işidir. Hiç tartışmasızdır ki terörle mücadele kamu gücünü elinde bulunduranların asli görevidir. Bununla birlikte siyasal geçmişlerinde TBMM’de Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği gibi görevlerde bulunan, Nato Parlamenter Asamblesinde, Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesinde Türkiye’yi temsilen görev yapmak gibi, AKP iktidarı devam ederken iç siyasette ve uluslararası platformlarda çeşitli görevlerde bulunan belediye başkanlarının terörle iltisaklı olduğu ancak Belediye Başkanı seçildikten sonra gündeme getiriliyorsa, bunun siyasal bir karar olup olmadığını sorgulamak en doğal hakkımızdır. “Bu kişilerin Belediye Başkanı seçilmelerine değin neden somut bir adım atılmadı” sorusu meşru ve haklı bir sorudur. 18 yıldır tek başına genel iktidarda bulunan, milli güvenliğimizi ve ulus bütünlüğünü emanet ettiğimiz AKP iç güvenlik meseleleri karşısında bu denli yetersiz midir? Bu çelişkileri sorgulayan kitleleri “teröre yakınlık” gibi insafsız suçlamalarda bulunarak sorumluluktan kaçınabilecek midir? Milli güvenlik ve terörle mücadele gibi bir devletin en asli ve önemli hedeflerini, kendi seçmenini konsolide etmek ve eleştiri hakkını kullanan ana muhalefet partisine karşı körü körüne bir nefrete sevk etmek için gündelik propaganda siyasetine malzeme ettiğinde, kendi seçmeninin ona duyduğu samimi ve temiz duyguları, güveni kötüye kullanmış ve en güzel özelliği sarsılmaz kardeşliği olan Cumhuriyet toplumunu ayrıştırmaya kalkışmış olmuyor mudur? Unutmayınız. Türk askerinin başına çuval geçirildiğinde, “ABD’ye ne notası verelim, müzik notası verelim mi” diye alay eden, şehitlere “kelle” diyen CHP değildir. Yakın geçmişte El Nusra ve El Kaide teröristlerinin Türkiye’de himaye edildiği, vatandaşlar hastane kapılarında beklerken El Nusra teröristleriyle yatak kapasitesi dolduğu için vatandaşların hastaneye kabul edilmediği yönündeki kuvvetli iddiaları hiç araştırmadan üzerini kapatan CHP değildir. Bir 29 Ekim günü Habur’da davul zurnalarla konvoyları karşılayan, seyyar mahkemelerde teröristleri AK-layan CHP olmadığı gibi, CHP hiçbir zaman PKK ile pazarlığa oturmamıştır. Bölücü başının mektubunu Anadolu Ajansında yayınlatan, Ergenekon ve Balyoz Davalarının gizli tanığı Osman Öcalan’ı TV yayınına alan CHP değildir. Sınır dışındaki tek Türk toprağını kaybeden, Yunanistan’ın stratejik noktalardaki 18 adamızın işgal etmesine göz yuman CHP değildir. Dünyada terör örgütü listesine alınanlara “ılımlı muhalif” adı vererek Libya’ya bavullarla dolar taşıyanlar da şüphesiz CHP’li bakanlar değillerdir. Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge egemenliğini kaybeden, İsrail, Güney Kıbrıs Rum kesimi ve batılı aktörlerin denizaltı kaynaklarını talan etmesine izin veren CHP değildir. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını yabancı şirketlerin çıkarlarına değiş tokuş eden, Lozan’ı sorgulatan, Sevr’i hortlatan CHP değildir. Türkiye’nin kendi iç dinamiklerini, demografisini, toplumunu korumak adına Cenevre Sözleşmesine koyduğu çekinceleri fiilen ilga ederek, geçiş ülkesi nosyonundan ayrılıp iltica ülkesi olmaya soyunan, her türlü sosyolojik, hukuki ve tıbbi veriye aykırı olarak göçmen sorunu yönettiğini iddia eden de CHP değildir. 15 Temmuz girişiminin siyasi ayağının araştırılması önergesini reddeden CHP’li milletvekilleri değildir. Atatürk Havalimanında yaşanan terör saldırısını araştırma önergesini, Aselsan Mühendislerinin şüpheli ölümlerini araştırmak üzere komisyon kurulması önergesini, Ege’deki Türk adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiği iddiasının araştırılması önergesini, Paralel Yapı araştırılsın önergesini, IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetlerinin araştırılması önergesini reddeden CHP’li miletvekilleri değildir. İzmir 2 gün 5 saat yandığında, “Ben Türk Hava Kurumundan yangın söndürme uçağı hizmeti almak zorunda değilim, THK muhalefet partisiyle hareket ediyor” cümlesiyle aklı, mantığı, yurt sevgisini, insan sevgisini, doğa sevgisini hepimize ufuk açıcı bir şekilde sorgulatan CHP’li bakan değildir. Her demokratik ikaz ve eleştiriyi “teröre yakınlık” karalamasıyla bastırmaya çalışan da CHP değildir. AKP’ye destek veren kardeşlerimize burada çok büyük bir toplumsal sorumluluk düşmektedir. İktidarlar sadece kendi seçmeninin değil memleketin tamamının hakkını, hukukunu, sorumluluğunu üstünde taşımaktadırlar. İktidar körlüğü denilen bir şey vardır. İktidarlar bazen rakiplerine, muhaliflerine kulak tıkarlar, ancak yol arkadaşlarına kulak vermek zorundadırlar. Gelin hep birlikte AKP’yi toplumu kutuplaştırmak yerine birleştirmeye çağıralım. Anayasal sınırlar içinde kalmaya, demokrasinin kurumsallığını, hukukun üstünlüğünü korumaya çağıralım. Parlamenter çoğulcu demokrasiyi benimseyerek, yasama ve yargı üzerindeki vesayeti kaldırmaya çağıralım. “Hizmet” adı altında hazinemizi özel sermayeye borçlandırmak ve gelecek nesillerimizi yoksulluğa sürüklemek yerine tarıma, üretime, bilime, bilişime yatırımlar yapıp bağımsızlığımızı yeniden kurmaya çağıralım. Gemiyi batırdıktan sonra filikaların yolcu listesine adımızı yazdırma telaşına düşmek yerine yerine gelin gemiyi birlikte kurtaralım. Gelecek Anayasal hak ve özgürlüklerde, yargı bağımsızlığındadır. Gelecek kuvvetler ayrılığında, katılımcı demokrasinin sarsılmazlığındadır.” ifadelerini kullandı.

Çanakkale Hedef Gazetesi

Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol