ANYIG KİŞİG KAGAN BOLSAR

Türkler, tarihleri boyunca bilgiye önem veren, bilgiyi yücelten ve her alanda egemen kılmaya çalışan bir millet olarak var olmuştur. Ancak bilgileri gündelik yaşamla iç içe geçmiştir. Hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda olan bir bozkır milleti olarak Türk’ün bilgisi, Batı ya da Doğu uygarlıklarının kuramsal bilgisine benzemez. Türk milleti bilgiyi, gündelik yaşamından ve mücadelelerinden edindiği deneyimlerden çıkarır. Bugün hâlâ zevkle okunan Dede Korkut Hikâyeleri ve Kutadgu Bilig sadece birer edebiyat ürünü değil; Türk’ün pratik bilgilerinin birer manifestosudur.

Bugün devlet yönetimi başta olma üzere, her alanda özlemi çekilen ve beklenen yegâne davranış biçimi, Türk’ün binlerce yıldan beri süzülüp gelen bilgi ve deneyime verdiği önemin ilke edinilmesidir.

Göktürk Yazıtları olarak tanınan Bengü Taşlar’da Türk devletlerinin yıkılışı hakkında verilen açıklamalarda bilmemek, bilgisizlik ve yanılmak kavramları sıkça kullanılır. Devleti kurduran bilgi, yıkan ise bilgisizliktir. Yazıtlar, bilgiyi yaratılışa ve aklı doğuşa bağlar. Kutadgu Bilig, irâde ve bilgiyi birbirlerine bağlayarak “câhil kişinin yaptığı kötülüklerin farkında olamayacağı”nı öne sürer.

Türk anlayışına göre ululuk ve büyüklük bilgiden gelir. Kişinin toplum ve devlet üzerindeki yükselişi bilgiye dayanır. Bu yüzden düşman Çin -bugün düşmanın adı değişmiş olabilir- kötü kişileri desteklemiş, iyi ve bilgili kişilerin yükselişini engellemiş ve böylece Türk devletinin çöküşünü hazırlamıştır. Bengü Taşlar’da atamız bunları söylüyor. Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig’de donandığı yetkiyle bilgisiz insan ne kadar büyük olursa olsun, asıl bilgili kişinin adıyla şan şöhret salacağını ileri sürüyor.

Devlet içerisinde kötü bilgi ve bu tür bilginin yayılması istenmez. İyi bilgi; devlet ve millete bağlılık, düzen ve asayişin sağlanması için gereklidir. Kötü bilgi, devletin bütün düzenini bozacak her türlü bilgidir; kaçınılmalı ve bu bilgiyi yayanla mücadele edilmelidir. Çin’in kötü bilginin yayılmasında oynadığı rol anlatılırken “anyıg” sözcüğü bilgi ve kişi kavramlarıyla birlikte kullanılıyor. Bu sözcük, birçok bilim adamı tarafından “soyu bozulmuş” ya da “soysuz” olarak yorumlanıyor. Öyleyse bilgisizlik kötü bir şeydir. Yıkıcı bilgi, kötü bilgi ise bildiğiniz “soysuzluk” demektir.

Yöneticinin yönetici olarak seçilmesini sağlayan “kut” sadece ilâhî bir işaret olarak görülemez. Kut, içinde devlet yönetimi bilgisi ve kişisel bilgeliği içerir. Böylece yönetici kişi soyunu da ispat etmiş olur.

Türk’ün bilgiyi ararken ve oluştururken başvurduğu kaynaklardan biri de danışma yoludur (kineş). Türk, her kararı kurultay içinde bilge kişilere danışarak alır. Bu anlayış, rahmetli Durmuş Hocaoğlu tarafından “İstişare kültürünü Batı bizden öğrendi; ama bize pahalıya satıyor.” denilerek vurgulanmıştı.

İşte yüzyıllar boyu kıtalara hükmetmenin sırrı: Bilgi, akıl ve danışma. 15 Temmuz’a kadar liyâkâtin değil, bilgisizlik ve “anyıg”lığın esiri olan kişi ve kurumlar; birden bire liyâkât ve bilgeliğin değerini hatırladılar. Toplum, iyi bilgi ve bilgelik, kısacası “kut” yani “liyâkât” kavramlarından öyle uzaklaştı ki bu kavramların içleri bir türlü doldurulamıyor. Her alanda bir bocalama görülmektedir, türlü mahlukatın izi bir diğerine karışmıştır. Halbuki, bu çağda bilgi edinmek kolaydır. Ataların yazdıklarını okumak ve devleti yeniden düzenlemek bilgisine erişmek de...

Not: 7 Mart 1989’da uçmağa varan Bahaeddin Ögel’i saygı ve minnetle anıyor; Ögel’in bu yazı hazırlanırken başvurduğumuz “Türklerde Devlet Anlayışı” adlı çalışmasını literatürümüze tekrar kazandıran Dr. Yahya Kemal Taştan hocamıza selamlarımızı ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Levent YENER

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Fen-Edebiyat Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol