Yanı başımızdaki Bulgaristan’da çok sayıda Türk-Müslüman yaşamakta. Bugünlere gelebilmek için ağır bedeller ödeyen bu insanlar; geçmişte yaşadıklarını hala kalbinin en derinlerinde hissediyor. Biz bu yazı dizisinde Bulgaristan’ın özerkliğini ilan ettiği 93 Harbi’nin ardından yaşananların bölgedeki Türklere etkilerini kronolojik sıra ile ele alacağız.

Geçen hafta Bulgaristan’ın Osmanlı’ya karşı Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan ile birlikte katıldığı 1912-1913 Balkan Savaşları öncesindeki genel konjonktürü[1] Bulgaristan Türkleri açısından ele almıştık.

Balkan Savaşları öncesinde Bulgaristan tam bağımsız bir devlet olarak tanınmış ve artık kendi iç meseleleriyle uğraşmaya başlamıştı. Giderek zayıflayan Osmanlı ise Bulgaristan Türklerinin buradaki varlığı ile ilgili bir hamle yapabilecek durumda değildi. Balkanlarda Savaş hazırlıkları tüm hızıyla devam ederken Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’ın içinde olduğu grup kendi aralarındaki problemleri çözmek yerine görmezden gelmeyi tercih ediyorlardı. Bu arada elbette Rusya ve diğer büyük devletler de boş durmuyorlardı. Rusya, panslavist[2] politikalar ile bölgeye nifak tohumları ekmeye devam ediyordu.

Bölgedeki Türkler için ise yaşam her zamankinden daha zor bir hale gelmişti. Yüz yıl önce tamamen kendilerine ait hissettikleri topraklarda artık yabancı konumuna düşmüşlerdi. Balkanlarda yaşayan Türklerin önünde iki seçenek vardı: Birincisi maddi manevi her şeyini geride bırakıp Osmanlı toprakları içinde kalan bölgeye göç etmek, ikincisi ise tüm baskı ve zorluklara rağmen kalıp her zamanki yaşantılarına devam etmek. Göç etmeyi tercih eden Türk nüfus yaklaşık 400 bin kadardı. Geride kalan 2 milyona yakın Türkün ise başına çok daha elim olaylar gelecekti.

Balkan Savaşları’nın başlamasıyla bölgede yaşayan Türklere karşı uygulanan doğrudan ya da dolaylı şiddet kampanyası tecavüze, cinayete, yağmaya ve bitmek bilmeyen bir saldırıya dönüştü. Bu dönemde Türk köyleri soyguna uğradı, talan edildi ve Balkanlardaki Türk varlığı yok edilmeye çalışıldı.

Öte yandan Osmanlı için de işler pek yolunda gitmiyordu. O döneme kadar iç ve dış sorunlarla uğraşmaktan bitkin düşmüş Osmanlı, Birinci Balkan Savaşı’nda yeni kurulmuş Balkan uluslarına karşı ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Özellikle Bulgaristan ordusu İstanbul yakınlarındaki Midye-Enez hattına kadar ilerlemişti. 1.Balkan Savaşı, 30 Mayıs 1913'te imzalanan Londra Antlaşmasıyla sona erdi. Trakya’nın tamamı Bulgaristan’a, Güney Makedonya, Selanik ve Girit Yunanistan’a, Kuzey ve Orta Makedonya Sırbistan’a, Silistre ise Romanya’ya verildi. Arnavutluk ise bağımsızlığını ilan etti.

Bulgaristan Türkleri ise yaşanan olayları tedirginlikle takip etmekteydi. Onlar için işler daha ne kadar zorlaşabilirdi? Bunu zaman gösterecekti…

 

[1] Geçerli durum ,her türlü durumun ve şartın ortaya çıkardığı sonuç.

[2] Rusya'nın, özellikle Çarlık döneminde uyguladığı, varsayımsal Slav ırkından olanları kendi hâkimiyeti altında bir devlet halinde toplama siyasetidir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol