İÇİMDE YİTİP GİDEN BİR ŞEYLER VAR
İçimdeki hisleri, tepkileri, düşleri, hevesleri ve beklentileri çalmışlar gibi. Bomboşum sanki. Yüreğim buz gibi. Kapıdan baktıran bir mart yaşanıyor gönlümde. Umutlarımın mezarları başında bekliyor akbabalar. İçimdeki tüm yollar çıkmaz sokak sanki. Kafamın içinde birdirbir oynayan boşluklar var. Artık uçamayacağına kanaat getirmiş bir deve kuşu gibiyim. Sürekli boşa kanat çırpmanın yorgunluğu ile vaktinden önce yaşlanmış yüreğim. Kafamı kuma gömüp her şeyi ve herkesi yok saymak hevesindeyim. Güven aşeriyor kalbim. Duygularım artık mutluluk umuduyla gebe kalmayı reddediyor. İçimde yitip giden bir şeyler var. Elimden hiçbir şey gelmiyor onları diri tutmak ya da kalmaya ikna etmek için. Kapıyı çarpan gidiyor. Bir tek ben kalıyorum ben'in karşısında. Bu yüzleşmeleri sevmiyorum. Hiç acıma yok bende bana karşı. Hatalarımı kusuyorum kendi yüzüme. Sevmiyorum kendimi.
Bugünlük bir şey değil bunca sancı. Birikimler çıkıyor mutlaka. Çıkmıyor da taşıyor âdetâ. Sabırla da ayırdık yollarımızı artık. Hevesim bitti. Sevgilerim korkak. Güvenimse çaresiz durumda. Şahsi varlığımdan duyduğum ağırlık hissi bunaltıcı. Belki de kışta yazı düşlemekti suçum. Kim bilir belki de vefâ aramak gereksiz bir ayrıntıydı. Ya da değer vermek aptallıktı insanlara. Çağımızın hastalığına yakalandım. Kurtuluşu yok, geri dönüşü yok. Yalnızlığımın bile yalnız olduğunu öğrendim ben. Kurumuş bir yaprak gibiyim hayat ağacında. Kendimi rüzgâra bırakasım yok. Üzerimde yuva yapsın kurtçuklar istiyorum. Beni damar damar kemirsinler, delik deşik etsinler istiyorum. Bir kuşun gagasında bir yuvanın çamurlu harcına karışıp varken yok olmak istiyorum. Bir kibrit çakıp yakasım var dünyayı. Yine de her şeye rağmen bu derece bencilleşemiyorum. İçimde yitip giden bir şeyler var.
Bu hale nasıl geldiğimi merak ediyorum. İçimde adını koyamadığım bir sıkıntı fellik fellik gezerken içime sindirmeyi başaramadığım şeyler yaşıyorum. Bu mecburî yaşanmışlıklar yüzünden çok yorgunum. Gözpınarlarım kurudu artık. Benliğimdeki bu deprem fırtınasıyla her şey yerle bir oldu bende. Boşluğa dalıp yiten gözlerimde umut çadırları bile yok. Yarınlar için kurduğum hayallerim yok. Önüme sıraladığım planlarım yok. Uğruna savaşacağım amaçlarım yok. Bomboşum… Bir çuval gibi… İçimde yitip giden bir şeyler var.
İçim, şehrin pazaryerinde akşam saati olmuş gibi. Sağda solda ezilmiş düşlerim, kırılmış hayallerim var. Üstüne basılıp geçilmiş heveslerim ve rengi solup gitmiş arzularım, dağılmış dört bir yana. Düzensiz ve dağınık bir karmaşanın içinde soluk alıp vermeye odaklı bir piyon gibiyim. Şah ve vezirini hep başkalarının oynadığı, ebedî piyon kaldığım hayatın tüketicisiyim yani. Her günüm bir öncekiyle aynı. Biliyorum ki her yarınım da dünümden farklı geçmeyecek.
Ruhuma sinmiş olan o ağır tükenmişlik hissinin verdiği ağırlıktan omuzlarım çöktü, gözlerimin altında sinir bozucu torbalar oluştu. Karanlıkta el yordamıyla ilerlemeye çalışan bir kör gibiyim. Körlüğümün karanlığın varlığını önemsizleştirdiğinin bile farkında değilim. Farkındalığıma hükmeden yoksunluk yüzünden kendimi sürekli bir yanı eksik hissediyorum. Eksiltili tümceler misâli tamamlanamıyorum. İçimde yitip giden bir şeyler var.
Eksiklerimden utanarak eğmeye alıştığım gönlümün kuytu köşelerinde karaçuralar cirit atıyor. Kargış yığını zihnimde karanlık hüküm sürüyor. Karaş yönetimindeki karavlar peşimi bırakmıyor. Daima bir yalanı yaşıyor gibiyim. Uyanıkken uyumadığım uykulara dalıyorum. Bir baykuş çığlığında hapsoldu gülüşlerim. Karavların uğrak noktası uykularım. Sanki ruhuma hükmeden ben değilim de Erlik . Yaşam enerjimi karaçuralar aracılığıyla emen bu Erlik, elimi kolumu bağlamış gibi. Karuk , mil çekmiş gibi gözlerime. Karavlar hem dilimi hem de kulaklarımı kesmişler. Böylece Karaş hem içimden hem de dışımdan susturmuş sanki bütün seslerimi. İçimde yitip giden bir şeyler var.
Ellerim boşluğa uzanıyor. Uçsuz bucaksız bir hiçliğin ortasında tek başıma gibiyim. Yoksunluğum doruk noktasında. Tükenmişliğimle çaresizliğim kadeh tokuşturuyor benliğimden geriye kalanlar üzerinde. Yalnızlığım kuşatmış dört bit yanımı. Sessizliğimde boğuluyorum. Görmeyen gözlerimde Karaş'ın karanlık çığlıkları yankılanıyor. Sağır kulaklarımda Karav'ın kâbus yüklü oyunları sahneleniyor. Alabildiğine kötü, hırslı ve açgözlü Erlik sıkıyor boğazımı. Ülgen neredesin?
İçimde yitip giden çok şeyler var…
Devrik Dünya(10-04-2019)
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.