Canlısıyla cansızıyla milyarlarca sene hiç bozulmadan doğal yapısını koruyan bir dünya. İnsanoğlunun dünyaya teşrifiyle zaman içinde gittikçe özelliklerini ve güzelliklerini kaybeden yeni bir dünya. Yaradan bu nimeti yaratılanların en makbulü insanoğluna adeta armağan etti. Bizler ne yaptık. Kendi nefsimizin emelleri doğrultusunda menfaatlerimizi ön plana alarak Nasrettin Hoca’nın dediği gibi bindiğimiz dalı kesmeye başladık. Hala daha da devam ediyor bu vurdum duymazlık. Kin nefret aç gözlülük ve doyumsuzluk.

Dünya üzerinde yüzlerce Devlet var. Kimileri çok güçlü kimileri ise yaşamla mücadele edip ömrünü tamamlamaya çalışıyor. İnancımıza göre bir gün gelecek bu yaşamın da sonuna bir nokta konulacaktır. Elbette ki Yaradan tarafından.

Bunları bildiğimiz halde vurdum duymaz yaşam tarzımızla bir yerlere varmaya çalışıyoruz. Diğer Ülkeleri bir kenarda tutalım. 85 milyona yakın insan yaşıyor Devletimizin sınırları içinde. Azınlık bir bölümü lüks ve saltanat içinde; ya geriye kalanlar? Günlük nafakasının derdine düşmüşler. Devletimiz gücü yettiği kadar destekleyip yardım etse de yine de köklü bir çözüm bulunamıyor. Çünkü adil olmayan bir gelir dağılımı söz konusu. Denetim çarkı tamamen durmuş. Tembel, hantal bir yapının uygulayıcısı durumundalar. Çünkü kendilerinin de tuzu kuru.

Belirli guruplara bakıyorsunuz kervanlarındaki yükler artmış, paha biçilemez bir kıvama gelmiş. Menfaat gurupları birbirlerini kolluyorlar. Zorla geçinmeye çalışan insanlarımız borç yükü altında ezilip gidiyorlar. Ne aile düzenleri kalmış ne de yaşamdan umutları. Basın ve medya verilerine göre 20 milyondan fazla vatandaşımız icra denen silindirin altında asfalta yapışmış gibi can çekişiyorlar ve bu sayılar 2-3 yıl sonra 30 milyonu bulacağı kanısındayım. Soracaksınız tabi. O zaman neden borçlanıyorlar. Mecburlar da ondan. Alan mı suçlu, veren mi? Mantıken bu soruların cevaplarını verebilir misiniz? Asla… Sonuç vahim. Sonuç endişe verici. Çözüm belki bir defaya mahsus genel bir iyileştirme ve Devlet’in çıkaracağı yasalar. Pansuman tedbirlerle bir yere varılamaz.  Ve bu yaralar da asla sarılamaz. Herhangi bir kurumda muhasebeye bakan bir şahıs çalışan elemana “bak icra yazın geldi, tekrarları olursa seni işten atarız” gibi haddini aşan cümleler kurup çalışan kişnin  de psikolojik dengesini alt üst ediyorlar. Ancak inanıyorum ki, onun üstündeki makamda görev yapan kişiler bu düşüncede değil ve bu tür şahıslara da fırsat vermeyeceklerdir.

Zülfi yâre dokunmadan birkaç satır karaladık. Sürçü lisan ettiysek af fola. Saygılarımla.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol