Warning: ob_start(): output handler 'ob_gzhandler' conflicts with 'zlib output compression' in /home/chedef/public_html/index.php on line 0
Yolun Sonu (09-09-2019)

AĞZINDAN BAKLAYI ÇIKARDI!

Merd-i Kıptî…

Baklayı ağzından çıkarmak” yaygın atasözlerimizden biri. Anlamı TDK sözlüğünde “açık söylemekten kaçındığı bir sorunu sonunda açıklamak” olarak kaydedilmiş. Kuvva-yı Milliye’yi örgütlemiş, sömürgeciliğe karşı dünyadaki ilk silahlı mücadeleyi vermiş ve sonunda zafere ulaşmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisinin başkanı, ağzından baklayı çıkardı: “Atatürk’ün CHP’si değiliz.” Yıllardır der dururuz, CHP, tabanındaki birkaç milyon samimi Atatürk sevdalısı dışında üst kademe Atatürkçü falan değildir.” diye. Ne gericiliğimiz kalır ne faşistliğimiz.

Aslında durum için başka bir ifade daha var: Şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler.” Yıllardır partinin kademelerinde bulunan etnik ayrılıkçılara, “Atatürk’ün askerleriyiz!” ifadesinden nefret eden il başkanı Kaftancıoğlu’na, açılım sürecinde Habur’da kurulan çadır mahkemesinin(?) yargıladığı(?!) teröristlerin avukatı Tanrıkulu’na, cumartesi anneleri adı verilen grup eylem yaparken koşa koşa giden Türk ve Atatürk’ten başka her şeyi sever aydın(?) takımına, demokrasi(?) adına haklarında terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçlaması bulunanlara 6 milyon İstanbullunun selamını söyleyen belediye başkanlarına ve yıllardır çocuklarını PKK’dan geri isteyen ama bir türlü sonuca ulaşamayan Diyarbakırlı annelere kayıtsız kalmalarına rağmen hâlâ Atatürkçü olduğunu söylemek zaten “Şecaat arz ederken sirkatin söyle”mek değil midir?

Asıl acı tarafı, tabanın bu partinin hâlâ Atatürkçü olduğuna inanarak tek bir tepki göstermemesi. 1946’dan -bence 1938- beri partinin Mustafa Kemal Atatürk ve ilkelerinden adım adım uzaklaştığını söylediğimizde bize sosyalizm ve sosyal demokrasi nutukları atarak bizi Atatürk’ün deyimiyle mürteci, kendi jargonlarıyla faşo ilan eden grubun Mustafa Kemal Atatürk ve güttüğü politika hakkında hiçbir fikri olmadığı veya Atatürkçülük maskesi altında başka emelleri olduğu açıkça belli aslında.

Atatürk olmadan siyaset yapamazsınız…

Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” diyen Mustafa Kemal o kadar emindir ki bu ülkenin temelinden fikirlerinin sökülüp atılamayacağından. Gerçekten de öyle olmuştur. Türkiye’de liberalinden komünistine birçok parti kurulmuş hiçbirine marjinal gruplar dışında iltifat edilmemiştir.

Bunların sol eğilimli olanları 80’den önce Atatürk’e düşmanca saldırırken bugün Atatürkçü düşünceyi kendilerine siper etmiş, terör örgütlerinin liderlerine uzattıkları karanfillerin unutulması için çırpınıyor. Liberaller ideolojiler öldü, cemaatler STK’dır falan diyerek siyasal İslamcıların değirmenine su taşırken 15 Temmuz kalkışmasının yumruğunu başlarına yiyip birden ağır Kemalist kesildiler. Parmaklarındaki maklube yağı kurumamış FETÖcüler sosyal medyada Atatürk paylaşımları yapmaya başladılar…

Anladılar ki Mustafa Kemal Atatürk’ün adının geçmediği yerde yaşayamazlar…

Sol gruplar, %0,04 gibi oy oranlarıyla hiçbir yere gelemeyeceklerini, sunduklarının Türk milletine uygun olmadığını bildiklerinden başka bir yol denemeliydiler. Hem uygulamada hem düşüncede başarısız oluyorlardı. Mustafa Kemal Atatürk, zaten bunu 6 Şubat 1921’de Hakimiyet- i Milliye’ye verdiği beyanatta yüzlerine vurmuştu: “Komünizm toplumsal bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin toplumsal koşulları, dini ve milli geleneklerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir.” (Atatürk, 2006, s. 20). Bunu gayet iyi bildikleri ve deneyimledikleri için 1946’dan başlayarak demokrasi, insan hakları, eşitlik güzellemeleriyle CHP’yi işgal ettiler.

Anladılar ki Mustafa Kemal Atatürk olmadan bölücülük bile yapamazlar…

Zaten Atatürkçüyüz demeniz bile gülünç…

Açıkça komünizmi ve sosyalist sistemi daha başında reddetmiş Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinden nereye geldik? Kurucusu her fırsatta kendini milliyetperver/milliyetçi olarak tanımlayan, sosyalizmi ülkenin kültürel ve sosyal şartlarına uyumsuz olduğu için reddeden bir partiydi. Şimdi, o CHP nerede? “Ya istiklâl ya ölüm!” diyerek çıktığı yolda Birleşmiş Milletler’e katılım şartlarını Türkiye lehine değiştirmeden katılmayacağını beyan edip şartlarını değiştirmişti. Şimdi, o CHP nerede?

Başkanı; Türkiye’yi etnik olarak parçalamak için uğraşan para babası Soros’un desteklediği Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'nın (TESEV) kurucu üyesi olan CHP var artık. Dün biz bağımsızlık savaşı verirken enternasyoneller kurup dünyanın en çetin sömürgecilik savaşına kayıtsız kalan Alman Sosyal Demokrasi Vakfı’nın Türkiye şubesi Sosyal Demokrasi Vakfı’nın (SODEV) destekçisi olan, Dersim’le yüzleşmeliyiz diyen CHP var artık. Üyesi olduğu sömürgeci vakıf ve kurumları, sözde Ermeni soykırımı, Kürt meselesi gibi birçok konuda demokrasi havarisi ilan edip bunlarla el ele diz dize siyaset yapan CHP var artık.

Tam bağımsızlık ülküsünü unutup bütün parti programını uluslararası küresel güçlerin sözde demokratik vakıflarına bağlayan, Türklük, milliyet, millet ve milliyetçilik kavramlarıyla sorunlu olan, demokrasi adına her türlü etnik bölücülüğe destek veren bir partinin “Atatürk’ün partisiyiz.” demesini beklemek gülünç zaten.

Kaynakça

Atatürk, M. K. (2006). Atatürk'ün Sölev ve Demeçleri (Cilt I). Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu.

Atatürk, M. K. (2006). Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri (Cilt III). Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol